Bir Huzur Şehri Konya

Huzur deyince artık ilk aklıma gelecek olan Konya'ya gittim geçtiğimiz hafta ne zamandır aklımda olan görmek istediğim yerlerdendi, Ucuza aldığım uçak biletleriyle eşimle birlikte bu hayalimi gerçekleştirdim. Konya ya gitmeden önce bir çok araştırma yaptım gezilecek yerler adına ve biraz ön yargılıydım ancak oraya gittiğimde hiçte öyle olmadığını gördüm. 
Konya beni fetheden şehirler arasına girdi.


Havalimanından kiraladığımız araç ile uçaktan iner inmez karnızımızda acıkmıştı hemen 
Cemo Etli ekmek  yerine gittik etli ekmek en güzel nerede diye çok araştırdım ve kararımı Cemonun yerinden yana verdim. Gerçekten eti olsun, harcı olsun, pidesi olsun yediğimiz en güzel etli ekmekti çerez gibi yedikçe yiyorsunuz çok lezzetliydi. Cemo 1984 ten beri varmış ilk şubesinde,  sonra 2 yere daha şube açmış biz ilk şubesine gittik her zaman derim ilkler daima özeldir.

Etli ekmeğimizi yedikten sonra ilk durak  Konya ya 100km uzaklıkta ki Meke gölü ve Acı göl oldu. Gerçekten oluşumları nedeniyle görülmeye değer göller, her ikisi de krater gölü, yaz mevsiminde meke gölü kuruyormuş, tüm sebebi havzada ki suyun uygunsuz kullanımı,  kış mevsiminde yağmur ve karın yağmasıyla birlikte göl tekrar eski haline geliyormuş.

MEKE GÖLÜ

Karapınar'ın 8, Hotamış'ın 30 km. güney doğusundadır. Dünyada benzeri olmayan zeminde çift patlama ile oluşmuş bir krater gölüdür.
 Göl ve birincil krater çukurunun uzunluğu 800 m, genişliği 500 m dir. 12 metre derinliğindedir.
5 milyon yıl önce (Pleistosen çağda) volkanik patlama sonucu oluşan bu krater (piroklastik koni), zamanla suyla dolarak göle dönüşmüş ve daha sonra, günümüzden 9000 yıl önce ikinci bir volkanik patlama ile gölün ortasındaki ikinci volkan konisi oluşmuş, zamanla o da suyla dolarak ikinci bir göle dönüşmüştür.
        Meke Gölü deniz seviyesinden 981 m yüksekliktekidir. Ana Meke'nin ortasında bulunan ve su seviyesinden 50 m yükseklikte olan volkan konisindeki göl 25 m derinliktedir ve suyu tuzludur. 
        Adayı oluşturan volkanik kütlenin yapısı, en şiddetli yağmurları bile hemen emecek yeteneğe sahiptir. Meke'nin biçiminin bin yıllardır bozulmamasının nedeni budur


ACI GÖL
Acıgöl, Konya ili, Karapınar ilçesi sınırları içinde yer alan volkanik maar gölüdür. Meke Krater Gölü'nün kuzeydoğusunda yer alır. Karapınar-Ereğli yolu üzerinde 8. km'dedir. Denizden yüksekliği 988 m, alanı 400 hektar olan göl elips biçimlidir. Genişliği 1750 m-1250 m kadardır.
Acıgöl, Karacadağ'ın güneydoğu kenarında volkanik alanda patlamayla oluşan bir çukurda oluşmuştur. Göl kıyıları oldukça diktir. Magnezyum sülfatdan dolayı suları acı-tuzludur. Bu nedenle mikroskobik de olsa içinde canlı yaşamaz.

Gölleri gördükten sonra rotamızı 5000 yıllık tarihi geçmişi olan Sille Köyüne çevirdik. Ve ilk girdiğimiz anda o kadar şirin bir yer ki bayıldım. Evleri, sokakları orjinali gibi korunmuş öyle dimdik ayakta, bir çok sevimli mekan var kahve içip bir şeyler yiyebileceğiniz yerler.

Konya’nın 8 km. kuzeybatısında yer alan Sille’deki en eski yerleşim, kuzeyde yer alan Sızma Höyüğü’dür. Burada yapılan araştırmalarda M.Ö. 8-7. yüzyıl Frig uygarlığına ait kalıntılar bulunmuştur. Antik dönemde Sylata ya da Sylla olarak isimlendirilen Sille’nin Roma döneminde iskân gördüğü, şehir içinde bulunan antik mimariye ait taş eserlerden anlaşılmaktadır. Muhtemelen kent bu dönemde, Efes’ten doğuya giden Kral yolu üzerindeki Konya’nın yakınında bir durak noktasıdır. Aynı yüzyılda Aziz Paul Konya’dan geçtiği sırada Sille’ye de uğramış olmalıdır.

  



 Sille, Selçuklu ilçesine 1989 yılında iki mahalle olarak bağlanmıştır. 1995 yılında Konya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından kilise, manastır ve mezarlıkların bulunduğu güney yamaçları, birinci derecede arkeolojik sit alanı, esas yerleşme alanı ise kentsel sit alanı olarak ilan edilmiştir. Bugün Sille, Konya’nın önemli bir kültür ve turizm merkezidir.


Camiler, çeşmeler, hamamlar olmak üzere tarihi bir çok yapı bulunuyor. Biz aya eleni kilisesini göremedik vaktimiz olmadığı için ama ben Konya ya bir daha gideceğim belki o zaman görme imkanım olur.

Bir hamamın çatısı...

 Sille içinde bir çok güzel süslemeler yapılmış, böyle cici köşeler var ve o noktaları check-in noktaları yapmışlar ben çok değişik ve farklı buldum:)

Silleyi gezdikten sonra karnımız iyi ce acıktı. Ve uzun araştırmalar sonucunda Konya da ve Türkiye de tek mevlevi derviş mutfağını yapan tek restaurant olan Somatçı Fihi ma Fih'e gittik. 
Şahane lezzetler tattık o döneme ait esintiyi hissetmek şahaneydi.

O dönemlerde sıvı yağ, patates, domates, salça, salatalık gibi ürünler olmadığı için yemeklerde asla bunlar kullanılmıyor.  Tamamen o döneme özgün lezzetler yiyorsunuz. Ve aynı dervişler gibi yemeğe başlıyor onlar gibi yemeği sonlandırıyorsunuz. İçeride çalan ney müziği ile içiniz bir huzur kaplıyor ki sormayın..
Somatçı demek o dönemde yemeği dağıtan demekmiş. Fihi ma Fih ise ''ne varsa içindedir'' demek olup bu isimle Hz. Mevlana nın da eserinin adıymış. Ve her yemeğin bir anlamı varmış.

Gelelim yediklerimize;
Önden sirkencübin denilen içeceği içtik. Bal, sirke ve sudan oluşan bir karışım midenin ağrımasını, yediklerinizin geri tepmemesi için o dönemde dervişler bununla yemeğe başlarlarmış, sonrasında üçlü bir tabak geldi tuz ekmek, yoğurtlu bir karışım ve ballı susam yemek öncesi bunları tüketiyorsunuz ve kendinizi dönemde hissediyorsunuz. resimlerini çekmeyi unuttuğum için buraya koyamıyorum:)

Cevizli biberli çorba

Bademli köfte ve safranlı pilav

Erikli Et bundan başka incirlisini de yapıyorlar..

Badem helvası, incir dolması, gül şerbeti

 Tabakların güzelliği...

İçeriden bir görüntü

Böyle bir aşk odası yapmışlar ne kadar güzel değil mi? 
 O dönemde aşkı yaşayan dervişleri hissediyorsunuz. 

Sonrasında Mevlana müzesinin 16:40 da kapandığını bilmeden Alaaddin tepesine çıktık. Konya merkezde, ancak tepede kalıyor. Alaaddin Cami restore edildiği için çok fazla göremedik. içerisine girdik bir bölümü açıktı oradan biraz görme imkanımız oldu.

Türkiye’nin Konya iline bağlı Karatay Merkez ilçesinde yer alan tepe Alâeddin Tepesi olarak adlandırılır. 450 metre x 350 metre boyunda olup, 20 metre yüksekliğe sahi olan tepe, höyük olarak isimlendirilen protohistorik (ilk çağ) yerleşim bölgelerinden biriydi. Türk Tarih Kurumu miladi 1941 senesinde bir arkeolojik kazı gerçekleştirmiş ve buraya yapılan ilk yerleşimin MÖ 3000’li yıllarda Erken Tunç Çağında gerçekleştirildiği anlaşılmıştır. 

Erken Tunç Çağından sonra sırasıyla Frigler Dönemi, Helenistik Dönem, Roma İmparatorluğu Dönemi, Bizans İmparatorluğu Dönemi, Selçuklu Devleti Dönemi ve Osmanlı İmparatorluğu dönemlerinde de yerleşim alanı olarak tercih edilmiştir. 

Günümüzde ise Alâeddin Tepesi, tarihi değeri ile birlikte binlerce Konyalının güzel vakit geçirdiği bir mesire alanıdır. Alâeddin Tepesi, Hitit Uygarlığına bile ev sahipliği yapmış, köklü bir tarihi geçmişe sahip nadir yerlerdendir. Alâeddin Tepesi, Hitit Uygarlığı’nın MÖ 1190 yılında yıkılmasından sonra Frigyalıların kontrolü altına girdi. Alâeddin Tepesi, Friglerin kontrolü altına girince Kawania ismini almıştır. Bundan sonra da Lidyalıların eline geçmiştir Alâeddin Tepesi.


Ve tabi ki en son olarak Hz. Mevlana türbesi ve müzesi ve ne acıdır ki biz gittiğimizde kapanmıştı. o kadar üzüldüm ki içeriye girememek beni çok üzdü ve o anda gözlerim doldu sinirlendim ama ah ettim Konya ya Şebi Aruz etkinliklerine geleceğim seneye inşallah o zaman doya doya göreceğim. 

Her yıl Aralık ayında Mevlana nın ölüm yıldönümü olduğu için festival niteliğinde yapılıyor. Çok anlattılar o sema gösterisini mutlaka gelip yerinde izlemek istiyorum. Eminim ki şahanedir.

Ve türbe destansı hikayesiyle sırlarıyla olan türbe göremedim beni en çok üzen o oldu. o yüzden sırlarla dolu hikayesini paylaşmayacağım umarım seneye geldiğim vakit onu ayrı bir yazı olarak yazarım. 


Sadece şanslıyız ki hem gündüz hem de gece görebilme imkanımız oldu. Yanında sultan II. Selim cami ile birlikte ne kadar güzel bir manzara değil mi?

İçeri giremesem de duamı okudum, dileklerimi diledim, dularımda buluştuk çok şükür.. 
Ama dediğim gibi seneye kısmet olursa aralıkta Konya dayım.. 

Konya inanılmaz sakin ve huzurlu bir şehir ve çok temiz insanları da çevresi de o yüzden tavsiye ettiğim şehirler arasına girmeyi başardı. Eğer yolunuz düşerse tadını çıkara çıkara gezin bu güzel şehrimizi ya da yolunuzu düşürün program yapın gelin derim ben..

Bir güzel geziyi bitirirken Mevlana nın güzel bir sözüyle veda ediyorum sizlere bir başka gezide buluşmak üzere sevgilerimle..

Küle döndüysen, yeniden güle dönmeyi bekle.. Ve geçmişte kaç kere küle dönüştüğünü değil, kaç kere yeniden küllerin arasından doğrulup yeni bir gül olduğunu hatırla…! 
-Hz. Mevlana


1 yorum:

Pembe Dünyam dedi ki...

Bir Konyalı olarak Konya'mız güzeldir tabiki ve sen de en güzel yerlerini gezmişsin :) Sille ise adeta cennet köşelerindendir :) Yazın da görmen lazım orayı :)

Blogger tarafından desteklenmektedir.